Müzikolojide Batıcılık
-
- Mesajlar: 7
- Kayıt: 31 Ağu Prş, 22:06
- Konum: İstanbul
- İletişim:
Müzikolojide Batıcılık
Müzik hakkında genel bir tanım yapacak olursak;bir milletin kültürünü,geleneğini ve göreneğini,örfünü adetini bütünleyen ve bunları bir harman şeklinde içerisinde barındıran,sürekli yeniliklere açık zengin bir olgudur şeklinde nitelemek mümkün olacaktır.
Ancak son zamanlarda müzikolojik açıdan batı kültürüne olan yersiz yönelme ve müzikteki çok seslilik kavramının sürekli batı sazlarında ve batı notasyonunda aranması,kendi öz kültürümüzden zamanla koparak batı kültürünü benimsememizde önemli rol oynacaktır düşüncesindeyim.
Akademisyenlerin yazdığı ve her zerresinde batı kokan notasyonik yapıların insanlara dinleti ve çeşitli okullara ders başlığı altında benimsetilmeye çalışılması,müzikolojik altyapımızın batı kültürüne yakıştırılmasındaki adımların birer kanıtı niteliğindedir.
Şayet bizim müziğimizin çok seslilik gibi bir ihtiyacı söz konusuysa,bunu kendi çatısı altında bulundurduğu zenginliklerden faydalanarak da gerçekleştirebilir.
Öz müziğimizin batıya ihtiyaç duymadan kendi gereksinimlerini kendi zenginlikleriyle gerçekleştirebileceği unutulmamalıdır.
Murat HASGÜN
Ancak son zamanlarda müzikolojik açıdan batı kültürüne olan yersiz yönelme ve müzikteki çok seslilik kavramının sürekli batı sazlarında ve batı notasyonunda aranması,kendi öz kültürümüzden zamanla koparak batı kültürünü benimsememizde önemli rol oynacaktır düşüncesindeyim.
Akademisyenlerin yazdığı ve her zerresinde batı kokan notasyonik yapıların insanlara dinleti ve çeşitli okullara ders başlığı altında benimsetilmeye çalışılması,müzikolojik altyapımızın batı kültürüne yakıştırılmasındaki adımların birer kanıtı niteliğindedir.
Şayet bizim müziğimizin çok seslilik gibi bir ihtiyacı söz konusuysa,bunu kendi çatısı altında bulundurduğu zenginliklerden faydalanarak da gerçekleştirebilir.
Öz müziğimizin batıya ihtiyaç duymadan kendi gereksinimlerini kendi zenginlikleriyle gerçekleştirebileceği unutulmamalıdır.
Murat HASGÜN
En son Murat HASGÜN tarafından 05 Eyl Sal, 21:04 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
-
- Mesajlar: 5
- Kayıt: 20 Ağu Pzr, 15:31
- Konum: Ankara
Umut!
Görebilen gözlerin olması umut verici. Keşke daha çok insan bunu anlayabilse.. Kendi güzelliklerimizi keşfedebilsek, bize dayatılan güzel kavramından bir arınabilsek, o zaman başarırız belki kendimizle barışmayı, kendimiz OLabilmeyi...
Hüsn Ü
- serkan_konca
- Mesajlar: 4
- Kayıt: 27 Eki Prş, 20:24
- Konum: zonguldak
- İletişim:
katılmamak mümkün değil
sonuna kadar katılıyorum...forum da bu şekilde düşünen bir çok arkadaşımız olduğuna inanıyorum...gün gelecek ki bu çok uzun da bi süre deil kendi müziğimizi öğrenmek için bir çok müzisyeni yurt dışına eğitim alması çin göndermek zorunda kalıcaz!!!
Güzel Sanatlar Liselerinden,eğitim fakültelerinden v.b. müzik bölümlerinden, dinazor diye tabir ettiğimiz artık fosilleşmeye yüz tutmuş batı özentisi,özününden kopmuş düzen insanları ellerini ayaklarını çekmediği sürece bu sorun hiç bitmeyecek.
Bir müzik eğitimcisi öğrencilerine kendi müziğini anlatmaktan neden çekinir yada bunu neden istemez ki?ne gibi bir çıkarı olabilir ki?
Müziğimiz fazlasıyla zengin!!!Çocukken ninnilerle türkülerle uyuyakaldık, Şimdi de bunlarla ayılmanın zamanı geldi de geçiyo sanırım!
Güzel Sanatlar Liselerinden,eğitim fakültelerinden v.b. müzik bölümlerinden, dinazor diye tabir ettiğimiz artık fosilleşmeye yüz tutmuş batı özentisi,özününden kopmuş düzen insanları ellerini ayaklarını çekmediği sürece bu sorun hiç bitmeyecek.
Bir müzik eğitimcisi öğrencilerine kendi müziğini anlatmaktan neden çekinir yada bunu neden istemez ki?ne gibi bir çıkarı olabilir ki?
Müziğimiz fazlasıyla zengin!!!Çocukken ninnilerle türkülerle uyuyakaldık, Şimdi de bunlarla ayılmanın zamanı geldi de geçiyo sanırım!
s_konca
Müziğin dini...imanı...ve milliyeti olmaz
Müziğin dini...imanı...ve milliyeti olmaz
Müziğin o vakit anlamı da kalmaz.
Sanatında kalmaz.
Müzik müziktir.
Müziğin o vakit anlamı da kalmaz.
Sanatında kalmaz.
Müzik müziktir.
Montales
gitarist bestekar
gitarist bestekar
-
- Mesajlar: 7
- Kayıt: 31 Ağu Prş, 22:06
- Konum: İstanbul
- İletişim:
Duygularıma Muhalif kalmayan tüm dostlara teşekkür ediyorum.
Terennümlerime muhalif kalmayan tüm dostlara teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
"ULUSAL MÜZİKOLOJİ"
TÜRKİYE’DEKİ MÜZİKOLOJİ ANLAYIŞINA GENEL BAKIŞ
Onur AKDOĞU
Özellikle Müzik Kuramı ve Tarihi ile Müzik Tarihi, dolayısıyla, bu kapsam içindeki tüm müziksel olguları içeren bir bilim dalı olan müzikoloji, müzik dışında, edebiyattan felsefeye, sosyolojiden antropolojiye bir çok bilim dalından da yararlanır. Bir başka deyişle, bu alanda uğraş veren ve müzikolog olarak adlandırılan kişi, neredeyse sınırsız sayılabilecek bir bilim denizinde kulaç atmak zorundadır.
Müzikoloji, her bilim dalında olduğu gibi, neden-sonuç ilişkisi içinde hareket eder ve etmek zorundadır. Dolayısıyla, kanıta dayalı olması gerekir. Müzikolojinin kanıtları ise, işitsel ve görsel kanıtlar olmak üzere iki başlık altında toplanabilir. Müzikoloji, bu kanıtlardan birinden ya da ikisinden yola çıkarak geçmişi ve bugünü, hem de, gerektiğinde geleceği sorgular ve yargılar.
Genel olarak, müzikoloji ve etnomüzikoloji olmak üzere iki alt dala ayrılan müzikoloji anlayışı, Türkiye bağlamında ele alındığında, kuşkusuz ki, öncelikli olarak Türk Müziği’ni ele almak zorundadır. Bunun temel nedeni ise, bu müzik türüyle ilgili olarak, biraz önce belirttiğimiz işitsel ve görsel kanıtların, hemen tümünün Türkiye'de olması, ayrıca, yine bu müzik türü içinde Türk olmanın işitsel avantajlarının da bulunmasıdır. Bir başka deyişle, Uluslararası Sanat Müziği’ni ya da Kenya’da yaşayan falan kabilenin müzik anlayışının saptanması, Türkiye’de müzikoloji anlayışı içinde ikincil derecede öneme sahip bir olgu olarak ele alınması gerekir. Kısaca, ulusal müzikoloji olarak adlandırabileceğimiz müzikoloji anlayışının, ülkemizdeki müzikoloji bilincine egemen olması gerekir. Daha da açık belirtmek gerekirse, kişilerin ve bu ülke insanlarının vergileriyle varlığını sürdüren ilgili tüm kurumların birincil uğraşı, ulusal müzikoloji olmalıdır.
Ulusal müzikolojiyle ilgili çalışmaların başlangıcı, istenirse, yüzyıllarca eskiye götürülebilir. Ama, bu konuyla ilgili ciddi ilk çalışmaların 19. yy’da başladığını belirtmek gerekir. Özellikle, Rauf Yekta (1871-1935), Suphi Ezgi ( ) ve Hüseyin Sadeddin Arel (1880-1955)’in çalışmalarıyla kimlik bulmaya başlayan Ulusal Müzikoloji, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana, gittikçe önem kazanmaya başlamıştır.
Müzikolojiyle, dolayısıyla, ulusal müzikolojiyle uğraşan müzikologların en sıradan özelliğinin, Türk müziğinin temel ögesi olan makam hakkında tartışmasız bilgili olması gerekir. Çünkü, makam bilgisi, ulusal müzikolojinin üzerine yapılandığı bir temeldir. Tersten düşünecek olursak, makam bilmeyen, tanımayan bir müzikolog, ulusal müzikoloji ile uğraşamaz. Bu kişilerin kendine başka bir iş araması gerekir. Kuşkusuz ki, bu bilginin yanında, çok iyi bir işitme, işittiğini notalayabilme, notalanmışı seslendirebilme, normalin üzerinde zeka, müzikoloğun diğer sıradan özellikleridir.
Müzikoloji, dolayısıyla, ulusal müzikoloji çalışmalarının en önemli göstergesi, kuşkusuz ki yayındır. Daha da açık belirtmek gerekirse, yayınsız müzikoloji olmaz.
Bu yazı http://www.onurakdogu.com/ adresinden alınmıştır.
Onur AKDOĞU
Özellikle Müzik Kuramı ve Tarihi ile Müzik Tarihi, dolayısıyla, bu kapsam içindeki tüm müziksel olguları içeren bir bilim dalı olan müzikoloji, müzik dışında, edebiyattan felsefeye, sosyolojiden antropolojiye bir çok bilim dalından da yararlanır. Bir başka deyişle, bu alanda uğraş veren ve müzikolog olarak adlandırılan kişi, neredeyse sınırsız sayılabilecek bir bilim denizinde kulaç atmak zorundadır.
Müzikoloji, her bilim dalında olduğu gibi, neden-sonuç ilişkisi içinde hareket eder ve etmek zorundadır. Dolayısıyla, kanıta dayalı olması gerekir. Müzikolojinin kanıtları ise, işitsel ve görsel kanıtlar olmak üzere iki başlık altında toplanabilir. Müzikoloji, bu kanıtlardan birinden ya da ikisinden yola çıkarak geçmişi ve bugünü, hem de, gerektiğinde geleceği sorgular ve yargılar.
Genel olarak, müzikoloji ve etnomüzikoloji olmak üzere iki alt dala ayrılan müzikoloji anlayışı, Türkiye bağlamında ele alındığında, kuşkusuz ki, öncelikli olarak Türk Müziği’ni ele almak zorundadır. Bunun temel nedeni ise, bu müzik türüyle ilgili olarak, biraz önce belirttiğimiz işitsel ve görsel kanıtların, hemen tümünün Türkiye'de olması, ayrıca, yine bu müzik türü içinde Türk olmanın işitsel avantajlarının da bulunmasıdır. Bir başka deyişle, Uluslararası Sanat Müziği’ni ya da Kenya’da yaşayan falan kabilenin müzik anlayışının saptanması, Türkiye’de müzikoloji anlayışı içinde ikincil derecede öneme sahip bir olgu olarak ele alınması gerekir. Kısaca, ulusal müzikoloji olarak adlandırabileceğimiz müzikoloji anlayışının, ülkemizdeki müzikoloji bilincine egemen olması gerekir. Daha da açık belirtmek gerekirse, kişilerin ve bu ülke insanlarının vergileriyle varlığını sürdüren ilgili tüm kurumların birincil uğraşı, ulusal müzikoloji olmalıdır.
Ulusal müzikolojiyle ilgili çalışmaların başlangıcı, istenirse, yüzyıllarca eskiye götürülebilir. Ama, bu konuyla ilgili ciddi ilk çalışmaların 19. yy’da başladığını belirtmek gerekir. Özellikle, Rauf Yekta (1871-1935), Suphi Ezgi ( ) ve Hüseyin Sadeddin Arel (1880-1955)’in çalışmalarıyla kimlik bulmaya başlayan Ulusal Müzikoloji, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana, gittikçe önem kazanmaya başlamıştır.
Müzikolojiyle, dolayısıyla, ulusal müzikolojiyle uğraşan müzikologların en sıradan özelliğinin, Türk müziğinin temel ögesi olan makam hakkında tartışmasız bilgili olması gerekir. Çünkü, makam bilgisi, ulusal müzikolojinin üzerine yapılandığı bir temeldir. Tersten düşünecek olursak, makam bilmeyen, tanımayan bir müzikolog, ulusal müzikoloji ile uğraşamaz. Bu kişilerin kendine başka bir iş araması gerekir. Kuşkusuz ki, bu bilginin yanında, çok iyi bir işitme, işittiğini notalayabilme, notalanmışı seslendirebilme, normalin üzerinde zeka, müzikoloğun diğer sıradan özellikleridir.
Müzikoloji, dolayısıyla, ulusal müzikoloji çalışmalarının en önemli göstergesi, kuşkusuz ki yayındır. Daha da açık belirtmek gerekirse, yayınsız müzikoloji olmaz.
Bu yazı http://www.onurakdogu.com/ adresinden alınmıştır.
"Meclis'te çalındı yine tanbur ile neyler; aşık-ı biçarelerin gönlünü eyler"